istanbul Psikolog Pedagog 724 Psikoloji Köşe Yazıları
ekremculfa@hotmail.com
ERGENLER VE MADDE KULLANIMI
17/08/2011 ERGENLER ve MADDE KULLANIMI Ergenlik, normal şartlarda bir uyum dönemidir. Çocukluktan çıkıp yetişkinliğe geçiş dönemidir. Bu esnada genç, bedenindeki değişimlere ayak uydurmanın yanı sıra birçok psikolojik aşamalarla da baş etmeye çalışmaktadır. Ergene, meslek seçimi, gelecek planları yapmak gibi ciddi görevler yüklenir. Ebeveynlerin çoğunlukla şikayetini ettiği durumlar; söz dinlememe, karşı gelme, uygun olmayan arkadaşlar seçme, aile kurallarına uymama, odasını düzenli ve temiz tutmama, dağınık olma, odaya kapanma, yüksek sesle müzik dinleme, uzun süreler telefonda konuşma gibi durumlardır. Tüm bunlar, ergenin ailesinden ruhsal bağımsızlığını kazanma, bireysel kimliğini edinme yolundaki ruhsal yaşantılarının belirtilmesidir. Her yetişkinin gençliğinde yaşadığı süreçlerdir bunlar, bunu unutmamak gerekir. Ergenin ebeveynleriyle girdiği bu çatışmalar aslında olumlu anlamda önemlidir, onun ruhsal gelişimi için gereklidir. Çatışmasız geçen ilişkinin, ayrılma, kendini ortaya koyma ve bağımsızlaşmaya yönelik korkulara yol açabileceği bildirilmektedir. Bu tür ilişkilerin baskın olduğu gençlerde evden kaçma, erken evlilik, uç gruplara yönelme, okul reddi, ilaç/madde kullanımı daha sık olarak gözlenmektedir. Ergen, kendi doğrularını, değerlerini, beğeni ve tercihlerini bulmak için arkadaşının bakışından, sözünden onay bulmaya çalışırken kasıtlı olmadan ailesine karşı gelir, kuralları sınar, tek başına kalmaya çalışır. Zihninde idealize ettiği ebeveyni ile kendi ebeveyni arasında farklılık bulduğunda ebeveynini eleştirir, yargılar. Fiziksel olarak onların evinde yaşarken onlara karşı gelerek, kuralları saymayarak, arkadaşlarını onlara tercih ederek, yalnız kalıp müzik dinleyerek, uzun telefon konuşmaları yaparak, mahremiyetine aşırı titizlenerek aslında “ruhsal bağımsızlığını” sağlamaya çalışmaktadır. Anne-babalar da ergenin tüm bu mücadelesini kendilerine yapılan saygısızlık olarak yorumlayarak, ergenin aşırı ve sürekli olarak giyinmesinden, konuşmalarından, dağınıklığından, arkadaş seçimine kadar müdahalede bulunmaktalar. Bu müdahaleler ile ‘sen bilmezsin, senin yaptığın doğru/güzel değil, doğrusu şöyle olur’ mesajı iletilmekte ve aslında ergenin oluşturmaya çalıştığı kimliğine saygısızlık yapılmaktadır. Aşırı müdahaleye maruz kalan ergen, işte o zaman sinirli, öfkeli, tereddütlü, kaygılı olmakta ve bu defa kasıtlı olarak ebeveynini kırmaktadır. Baskı kurmak, ergende yüksek düzeyde öfke ve kızgınlığa yol açarken, sevgiyi geri çekmek gibi duygusal cezalar kaygı düzeyinin yükselmesine yol açar. Üniversite öğrenimi için aileden ayrılmanın, hem ergenin bireyselleşmesi hem de aile ilişkileri açısından olumlu etkileri olabileceği üzerinde durulmaktadır. Odasının, masasının dağınıklığı ergenin umurunda bile değildir; çünkü onun gündeminde çok daha önemli şeyler vardır. Özellikle kızlarda belirginleşen günlük tutma, görünümüne aşırı özen gösterme de aynı şekilde kendini tanıma, kimlik oluşturma yönündeki uğraşlardır. Kesinlikle gizliliğe saygılı olunmalıdır. Çantası, günlüğü, çekmecesi karıştırılmamalıdır. Bazen onu koruma amacı ile anne babalar bu yanlışı yapmakta ve ergen ile aralarındaki ilişkiye kuşkuyu, güvensizliği sokmaktadır. Ergene saygılı ve güvenle yaklaşılmadığında o da büyüğünü saymayacak, daha da önemlisi sevincini ya da sorununu onunla paylaşmayacaktır. İki kuşak arasındaki bu çatışmaların sebebi çoğunlukla, anne ve babanın çocuklarından beklentileri ve kendi geçmiş yaşantılarıyla ilgili düşünceleridir. Yapamadıklarını, ulaşamadıklarını çocuğu üzerinden yapmaya, ulaşmaya çalışmak bunlardan en önde gelenidir. “Ben okuyamadım, o okusun, ben şunu alamadım, o alsın” gibi. Bunu da ‘fedakarlık’ adı altında yaparak ergene sorumluluk yüklemektedirler. Ergen bunları karşılayamadığında da ‘sorumsuz, hayırsız evlat’ olmaktadır. Oysa ki hep fark edilmeyen, gözden kaçırılan ergenin anne-babadan farklı özellik ve arzuları olduğudur. KAYNAKÇA: Şenol, S. (2006). Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı. Ankara: HYB Yayıncılık |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
BEBEK VE MÜZİK - 24/12/2011 |
BEBEK VE MÜZİK |
KADIN VE ERKEK BEYNİ ARASINDAKİ FARKLAR - 08/12/2011 |
KADIN VE ERKEK BEYNİ ARASINDAKİ FARKLAR |
DOĞUM SONRASI DEPRESYON - 20/11/2011 |
DOĞUM SONRASI DEPRESYON |
ÖĞRENCİLERLE İYİ İLETİŞİMİN YOLLARI (ÖĞRETMENLER İÇİN) - 12/11/2011 |
ÖĞRENCİLERLE İYİ İLETİŞİMİN YOLLARI (ÖĞRETMENLER İÇİN) |
YANLIŞ YATAK ÇOCUK PSİKOLOJİSİNİ BOZABİLİR - 11/11/2011 |
YANLIŞ YATAK ÇOCUK PSİKOLOJİSİNİ BOZABİLİR |
ÇOCUĞA ÖZSAYGISINI KAZANDIRMANIN YOLLARI - 30/10/2011 |
ÇOCUĞA ÖZSAYGISINI KAZANDIRMANIN YOLLARI |
ÇOCUĞA EVDE GÜVEN KAZANDIRMA YOLLARI - 23/10/2011 |
ÇOCUĞA EVDE GÜVEN KAZANDIRMA YOLLARI |
EVCİL HAYVANLAR&ÇOCUKLAR - 16/10/2011 |
EVCİL HAYVANLAR&ÇOCUKLAR |
ÇOCUKLARDA YEME SORUNLARI - 11/10/2011 |
ÇOCUKLARDA YEME SORUNLARI |
Devamı |