20/05/2011
Yalan bir hatayı gizlemek amacıyla gerçeğe uygun olmayan davranış girişimlerinde bulunmaktır. Bu girişim sözel yolla, jest yoluyla ya da susma yoluyla olabilir. Sosyal bir davranış olan yalanın amacı; başkalarını aldatmaktır. Yalan bazen zararını gördüğümüz, bazen de kısa süreli bize faydası dokunan ama hepimizin karşılaştığı acı bir gerçektir. Yalan, insanlığın varoluşuyla başlayan ve devam eden bir gerçektir.
“Dünyada ölümden başkası yalan” diyor Candan Erçetin, ve “yalan”ın da hayatımızda yer edindiği de kaçınılmaz “gerçek”! Yalan söylemek, artık hayatımızda yediğimiz yemek, içtiğimiz su, cinsel ihtiyaçlarımız kadar doğal ve hatta bu ihtiyaçlarımızla iç içe geçmiş durumdadır. Küçüğümüz büyüğümüz, yaşlımız, gencimiz hepimiz bir şekilde yalan söylüyoruz. Aslında hepimiz yalan söylememiz gerektiğini çok iyi biliyoruz. Yalanın zayıf karakterli insanların silahı olduğunun da farkındayız. Peki bunları bile bile bizler neden yalan söylemeye devam ediyoruz? Neden herkes yalan söylüyor, yalan söyleme hastalığı bizde nasıl yerleşiyor?
İki ana nedenden dolayı yalan söylüyoruz:
a) Cezadan kaç(ın)mak. Babasının dayağından korkan çocuk yalan söyler çünkü doğru söylerse ceza ile karşılaşacaktır. Ödevini yapmayan öğrenci yalan söyler çünkü, öğretmenin kendisine düşük not vermesini istememektedir.
b) Mükafat (ödül) elde etmek. Küçük çocuk ilgiyi üzerine çekmek için yalan söyler, göreceği ilgi onun mükafatıdır. Tüccar kalitesiz malı kaliteli diye anlatır, alacağı ücret onun ödülüdür.
Cezadan kurtulmak ya da ödüle ulaşmak amacıyla yalan söyleyen bizler acaba yalanı nereden öğreniyoruz?
a) Ailemizden: Küçüklüğümüzden beri anne babalarımız bize yalan söylüyor. “Oğlum sesiz ol sana çikolata alacağım. “ “Akşam baban gelince sana oyuncak getirecek”. Sakın demeyin, bebek ne anlar yalandan. Ancak zihni, bu yalanlarını otomatik olarak kaydeder. Çocuk biraz büyür ve sonra başka yalanlara şahit olur. Eve gelen telefona baba “evde yok de oğlum” der. Annesi 9 yaşındaki oğluyla minibüse biner ama üç beş kuruş kar yapabilmek için “o henüz 5 yaşında, okula gitmiyor” diyerek yalan söyler. Evde çekiştirdiği komşusunu, mahallede görse güleryüz gösterip över. Böyle bir ailede büyüyen çocuk yalanın gayet doğal bir şey olduğunu düşünerek kendisi de yalan söylemeye başlar.
b) Basılı ve görsel yayınlardan: Bir gün televizyonunuzu sadece izlediğini programlardaki yalanları bulmak için izleyin. Aşk dizilerinde, aksiyon filmlerinde, magazin programlarında, sabah programlarında, reklamlarda, haberlerde sizce ne kadar yalana rastlarsınız? Maalesef yalan söylemeyi biz daha küçüklüğümüzde televizyonlardan öğreniyoruz. En masum çizgi filmlerde, romanlarda bile yalana maruz kalan bizlerin bilinçaltına yalan o kadar normal bir şey olarak kazınıyor ki, sonrasında onu içimizden söküp atmak çok güçleşiyor.
c) Çevremizden: Ailemiz yalan söylemese, televizyon izlemesek de çevremizde yalan söyleyen o kadar kimse var ki. Kısacası arkadaşlarımız, komşularımız, amcalarımız, teyzelerimiz gözümüzün içine baka baka yalan söyleyebiliyorlar. Bazen şaka olsun yalan söylüyorlar ama sonuçta netice değişmiyor ve biz yine yalana muhatap oluyoruz.
Bazı araştırmacılar, yalanı, söyleyenin patolojisini, yalanın hedefini ve içeriğini göz önünde bulundurarak, şöyle sınıflandırmışlardır
Faydalı yalanlar: İlişkilerimizin iyiliği için
Histerik yalanlar: İlgi toplamak için
Savunma için söylenen yalanlar: Kendimizi zor durumdan kurtarmak için
Telafi etmek için söylenen yalanlar: Başkalarını etkilemek için
Kötülük için söylenen yalanlar: Kişisel çıkarlar elde etmek için
Dedikodu için söylenen yalanlar: Abartarak laf yaymak için
İmalı yalanlar: Yarı doğru ile yanlış yönlendirme yapmak için
Aşka gelip söylenen yalanlar: Başkalarının çıkarlarını gözetmek için
Patolojik yalanlar: Kendimizi ve başkalarını hırpalamak için
Yalancılık günümüzde bir meslek ve hatta daha da ileri, bir sanat olmuş. Teknolojik ilerlemelerin bu kadar hızlı ve yoğun yaşanması da engelleyemiyor yalanı ve yalan söylemeyi. Hatta yalan ve yalancılık çağa ayak uydurup hızla büyüyüp ve gün be gün gelişim gösteriyor. Tıpkı bir bukalemun gibi ortama, çağa, mesleğe, sanata, kısacası her şeye uyum sağlıyor.
Yalan söylemek, ille ağzımızdan çıkan kelimeler değildir. Hile yapmak, dolandırmak, kalpazanlık yapmak ve daha bir çok şeyi yapmak yalanın diğer branşları olmaktadır. Politikacılar, sanatçılar, bilim adamları kısacası tüm meslek dallarında rastlayabiliriz yalan ve yalancılara. Örneğin; kuduz aşısını Pasteur’ün bulmadığını, Toussaint adında rakibi olan bir başka veterinerin deneyleri sonucunda elde ettiği aşıyı, kendi bulmuş gibi gösterdiğini ve bunun sonucu olarak ta Toussaint’in birkaç ay sonra, sinir krizi geçirerek öldüğünü biliyor muydunuz?
Yalan, dünyanın yapılabilecek en kolay mesleği, icra edilebilecek en kolay sanatı, keşfedilebilecek en zor şeyleri kolayca keşfedebilmenin en kolay yoludur. Karşımızdaki insanın, yalan söylediğini anlasak bile, bir çoğumuz bunun doğruluğunu araştırma ihtiyacını duymuyoruz. Karşımızdakilerin duymak istediklerini onlara söylemek, onların mutluluğunu görüp karşılığında ödüllendirilmek, hepsi küçücük bir yalanın büyük eserleridir. Eğer doğruyu söylemiş olsanız başınıza gelebilecekleri asla tahmin edemezsiniz. Ama söylediğiniz yalan kariyerinizi arttırabilir, ödül almanızı sağlayabilir, maaşınızın artmasına neden olabilir.
Artık günümüzde, inkar etmenin bu kadar rahat olması, suça teşviki körüklemekte, insanların duymaktan hoşlanacakları şeylerin söylenmesi, yalanın cazibesini ve boyutunu, bir gökdelenin daima yükselen katları durumuna sokmaktadır. Git gide manevi değerlerin yozlaşması, kapitale dayalı sistemin içerisinde, insanların daha fazla para kazanma hırsı ile zamanın çoğunu çalışmaya ayırması ve kısa yoldan başarı ve zengin olma arzusu, yalan ve yalancılığın günümüzün en cazip mesleği durumuna gelmesine sebep olmaktadır.
Sabah yatağımızdan kalktığımız andan, gece yatağa girip uykuya dalmamıza kadar geçen sürede, sayısız yalan ve yalancıyla karşılaşmaktayız. Kahvaltıda yediğimiz ekmeğin gramajının eksik olmasından tutun da; televizyonda haberleri izlerken konuşan politikacının, ekonominin mükemmel durumundan, demokrasinin tıkır tıkır işlemesinden bahsetmesine kadar hep yalan vardır.
İşine geç kalan memurun söylediği bahaneden, dersine çalışmayan öğrencinin uydurduğu klasik “akşam elektrikler kesikti, çalışamadım” bahanesinin altında yine aynı yalan vardır.
Yalancılık artık günümüzün mesleğidir. Eskiden dürüstlüğün her şeyin üstünde olduğu söylenirdi, şimdilerde de yine söylenen bu. Ancak, eskisi kadar artık üstünde durulmamaktadır. Ne yazık ki mesleklerin icrasında ve üretilen politikaların temelinde yatan asıl gerçek yalandır. Reklamların tabanını oluşturan da aynı yalandır. İnsanları etkilemenin temelinde de aynı yalan karşınıza çıkar. Artık karizmatik liderlerin yerini günümüzde, insanları en iyi etkileyen ve bunu yaparken de onların duymaktan hoşlanacakları şeyleri, onlara en güzel şekilde ifade edebilenler almıştır. Yani gerçek yalancılar....
Ve ne yazık ki, yalandan hala kimse ölmemektedir…
Çocukların Söyledikleri Yalanları Üç Gruba Ayırabiliriz
1-Sözde yalanlar 7 yaş öncesi yalanlardır. Bunlara yalan denmez. Çocuk bu dönemde gerçek ve hayalin farkını yapamaz. Çünkü çocukta gerçekçilik duygusunun zaman içinde gelişmektedir. Gerçeğe bir ölçüde bağlı kalındığı gibi tümüyle başka bir olayda yaratılabilir. Çocuğun kendi ürünüdür ve bu kurduğu hayali gerçek gibi algılayabilir.
2.Alışık Haline Gelen Yalanlar: 7 yaş sonrası çocuklarda görülür. Yani artık çocuk gerçekle gerçek olmayanı ayırt etmesinden sonra devam eden yalanlardır. hayali yalanlardan daha önemli yalanlar söz konusudur.Bu tür yalanlar birtakım bencilce istekleri gerçekleştirmek için bilerek ve isteyerek başkalarını aldatmaktır.
3-Patolojik Yalanlar: duygulanım bozukluğundan kaynaklanan yalanlardır. Patolojik yalanların temelinde en sık aşağılık duygusu ve güç istemi ile karşılaşılmaktadır. Patolojik yalanda çocuk sevinçli ve kaygısız görülür ki bu ilgi çekicidir.Çocuk okulla ilgilenmez, aile içindeki olaylara kayıtsızdır, gerçek arkadaşlığı aramaz, davranışları oldukça çocuksudur, duygusal ve ahlaki olarak olgunluğa ulaşamamıştır.Patolojik yalan duygulanımda bir gerilemenin ifadesidir.
Çocukta Yalan Söyleme Davranışını Ortaya Çıkarabilecek Faktörler
1) Aile çocuğun sadece fiziksel değil duygusal ihtiyaçlarını da karşılamalıdır. En temel olan sevme ve sevilme duygusal ihtiyacının farkında olmalı ve çocuğun bu ihtiyacına karşılık vermelidir. Çocuğunu sevdiğini söylemeli, ondan sevgi gördüğünde mutluluk duyduğunu ifade etmelidir. Ebeveyn çocuğunu dokunarak, öperek sevmeyi ihmal etmemelidir.
2) İlgi beklentisinde olan çocuk daha çok yalana başvurmaktadır. Çünkü çocuk için İlgi ekmek kadar su kadar gereklidir. Normal şartlarda bu ilgiyi göremeyen çocuk yalan söyleyerek ilgiyi üzerine çeker. Bu ilgi ister ona kızgınlık şeklinde olsun ister ceza şeklinde olsun çocuk için önemli değildir. Önemli olan ilgidir ve bu ilgiyi elde etme yollarının hepsi mubahtır.
3) Ebeveynler çocuklarını ayrı bir birey olarak kabul etmekte zorlanırlar. kendi isteklerini, hedeflerini çocuklarına yüklerler.Kendi yapamadıklarını çocuklarının yapmasını, kendi yaşayamadıklarını çocuklarının yaşamasını isterler. Ancak çocuklarımız farklı bireylerdir bu sebepler onların duygularını anlamaya yönelik empati kurmak ve çocuğun duygu ve düşüncelerini aktarabileceği uygun ortamlar oluşturmak gereklidir.
4) Çocuğun her davranışına müdahale etmek çocukta engellenmişlik hissi yaratır. Çocuk isteklerini düşüncelerini yerine getirmek için bu sefer yalanlara başvurabilir. Ayrıca çocuğun düşünceleriyla dalga geçilmeside çocuğun düşüncelerini saklamasına veya ailesinin beğeniceği düşüncelere sahipmiş gibi yalan söylemesine neden olabilir bunun yerine çocukların yaratıcılığını sergilemesine izin verilmeli düşüncelerine saygı duymalıdır.
5) Çocukların olumlu davranışları ödüllendirmeli ve pekiştirmeli, olumsuz davranışlar gözlendiğinde ise bu davranışların yapıcı şekilde düzeltmelidir.
6) Ebeveyn çocuğunun gelişim düzeyini takip etmeli. Gelişim evrelerinin özelliklerini bilmeli ve çocuğunun kapasitesinin keşfetmelidir. Bu kapasite ve sınırlar dahilinde ondan başaramayacağı şeyleri istememelidir.
7) Aile çocuğunu kesinlikle Akranları ile karşılaştırmamalıdır. çocuğun başarı ve başarısızlığını çocuğun kendi yetenekleri içinde ve süreç içindeki gelişmeleri dikkate alarak değerlendirmelir.
8) Ebeveynin çocuğa uyguladığı normalden fazla ve gereksiz yasak ve baskılar yalan söylemenin zemini oluşturur. Yasak ve baskılarının nedenleri anlatılmalı, ortak kararlar doğrultusunda hareket edilmelidir.
9) Çocukların ilgi ve yetenekleri doğrultusunda onları destekleme, ilgi ve yetenekleri dışındaki alanlarda zoraki yönlendirmelerden kaçınma,
10) Çocuğun söylediği yalanın türü boyutu ne olursa olsun eğlenceli bile olsa pekiştirmekten ve ödüllendirmekten kaçınmak gerekir.
Yalan Söyleyen Çocuğa Sahip Ailelere Öneriler
1. yalan söyleme davranışıyla mücadele etmek için İlk olarak çocuğunun ne tür yalan söylediği keşfedilmelidir.
2. Gelişimsel süreç değerlendirilmelidir. Çocuğun 6–7 yaşına kadar söylediği yalanlar ahlakı bir hata gibi görülmemelidir. Çünkü çocukların bu dönemde yalan söylemesi gelişiminin bir parçası olarak değerlendirilir. Bu dönemdeki yalanlara karşı tepkiler abartılmamalı, yalanlara ve çocuğun yalan söylemesine karşı cezalandırıcı yaklaşılmamalı, çocuğa karşı öfke sevilmeme gibi tutumlara girilmemelidir. Bununla birlikte çocuğa sık sık doğru söylemenin önemi anlatılmalıdır.
3. çocuğun çevresindeki yetişkinler çocuğa iyi birer model olmalıdır. Etrafında yalan söyleyen ebeveyn gören çocuk bir süre içinde yalan söylemeye başlayacaktır. Ayrıca çocuklar genelleyerek öğrendikleri için ebeveynin belli durumlarda yalan söylediğinin farkına varamaz ve her koşulda yalan söylemeye başlar. Ayrıca bazi aileler çocuklardan kendileri ile birlikte yada kendi adlarına yalan söylemelerini isterler. Bu tür durumlar çocuğun yalanı normal bir durum olarak algılamasına neden olur.
4. çocukla sürekli iletişim halinde olunmalıdır. Neler yaşadığı sorulmalı, anlattırılmalı.Yalan söylediği farkkedildiğinde “o olay acaba şöyle olmuş oılabilir mi?” şeklinde olasılıklar anlatılmalıdır. Çocuğa kesinlikle yalan söylüyorsun, doğruyu söyle, bu böyle olamaz gibi yargılayıcı cümleler kullanılmamalıdır.
5. Çocuğu yalan söylemesine neden durumlar saptanmalı. Bu durumları yaşaması engellenmelidir. Eğer durum engellenemez ise çocuğun bu tür durularda kaldığında neler yapması gerektiği somut örneklerle sık sık anlatılmalıdır.
6. Yalan söylemeye başladığı ilk dönemlerde çocuk bir suçluluk duygusu duymaya başlar. Çocuk iyi takip edilmeli ve yalan söyleyip söylenmediğini fark edilmelidir. Yalan söylediği anlaşıldığında çocuğu bu suçluluktan kurtarma amaçlı itiraf etmesine yardımcı olunmalıdır. Ancak bu itiraf çocuk kendi ve etrafı ile barışık bir durumda yapmalıdır. Suçluluk duygusu yalan söyleme davranışı kökleşmeden önce yaşanır. Eğer aile çocuğun yalan davranışlarına aşırı sert , tepkisel ve cezalandırıcı yaklaşırsa çocukta da suçluluk duygusu görülmemeye başlanır.
7. Yalan söyleyen çocuk ailesinin onunla olan mücadelesinin kendi iyiliği için olduğunu bilmelidir. Burada bir güç gösterisi değil, yardım söz konusu olmalı ve ona güven vermelidir.
8. Yalan çocukta özgüven eksikliğinin belirtisidir. Çocukta ki yalan davranışın sönmesi için mutlaka tek başına, sahip olduklarıyla çok değerli olduğu söylenmelidir. Yapabildiği davranışlar üzerine düşülerek özgüveni yükseltilmedir.
9. Kısaca, önce çocukta yalan söylemesinin nedenlerin bulunması gerekir. Sonra çocuğa doğruluğun yararları, sağlayacağı mutluluk somutlaştırılarak öğretilmelidir.
10 adımda usta bir yalancı çocuk yetiştirmenin yolları !!! :
1- 'Sakın yalan söyleme, yoksa...' diyerek tehdit edin. Çocuklar zaten baskı altında oldukları için yalan söylerler. Yalan söyleyen çocuğu bir de tehdit etmek çocuğu yalancılıkta ustalaştırmaktan başka işe yaramaz.
2- Çocuğunuza yalan söyledikçe ve çocuğunuz yalanınızı fark ettikçe "şaka yapmıştım" deyin. Çocuk yalanının fark edildiğini hissedince, yalanının adına "şaka" demeyi öğrenir. Çocuk işine geldiğinde yalan, yakalanacağını hissettiğinde "şaka" diyerek kendini kurtarmayı öğrenir.
3- Çocuğunuz kendinden büyük birisinin yalanını yakaladığında, "Çocuklar yalan söylemez, büyüklerin işine sen karışma" deyin. Böylesi bir söz, çocuğu yalandan uzaklaştırmaz, aksine yalanı meşrulaştırır. Yalanı büyüklerin kullanabileceğine çocuğu inandırır. Çocuk her ne kadar kendinden büyükler tarafından "Sen küçüksün" diyerek ayrımcılığa uğrasa da, büyüklerin sergilediği davranışları kendi de büyüyünce yapmak üzere zihninin bir noktasına çalar saat kurar gibi yerleştirir. Günü geldiğinde iyi bir yalancı olur çıkar.
4- Çocuğunuzun yalanını fark ettiğinizde "Neden yalan söyledin?" diye sorun. Çocuğa sorulacak bu soru anlamsızdır, çünkü cevabı yoktur. Ayrıca böylesi bir soru çocuğa "Sen yalancısın!" etiketinin yapıştırılmasına neden olur ki, çocuk artık kendini "yalancı" olarak tanımlayabilir. Eğer çocuk kendini bir defa "Zaten ben yalancıyım" diye tanımlarsa, yalan söylerken yüzü kızarmaz bir yalancı oluverir.
5- Çocuğunuz henüz 6 yaşından küçükse yalan söylediğinde 'yalan söyleyenin cehenneme atılacağını' söyleyin. 6 yaşından küçük çocuklar “yalan nedir, doğru nedir”i ayırt edemez. Bu yaştaki çocuklara dinî tehditle yalandan uzak tutmaya çalışmak, yalanı önleyemeyeceği gibi, çocuğun dinden soğumasına da neden olur. 6 yaşından küçük çocukları yalandan alıkoymak için ahlakî eğitim yerine, örnek model yöntemiyle eğitmek gerekir.
6- Çocuğunuzun iyi bir yalancı olmasını istiyorsanız, ona verdiğiniz sözde durmayın. Çocuklar kendilerine verilen sözleri çok özenle takip ederler. Ebeveynlerin kendilerine verdiği sözde durmaması çocuğun "sözde durmanın çok da önemli olmadığı" ahlakını geliştirir ki bu da yalancılığın temelidir.
7- Çocuğunuzun yalanını gördüğünüzde, yalan söylemeyen çocukları ona örnek gösterin. Çocuklar hiç bir zaman kendilerinin başkalarıyla kıyaslanmasından hoşlanmazlar. Hele ki yanlış bir davranış sergileyen çocuğa bir başka çocuk örnek göstererek doğru yola çekmeye çalışmak çocuk için oldukça inciticidir.
8- Çocuğunuzun iyi bir yalancı olmasını istiyorsanız, kendi yalanınızı "pembe yalan" ve "masum yalan" diye sevimli hale getiriniz. Yalan yalandır. Anne- babanın bu yalana bir de pembe renkli kıyafet giydirip şirin göstermesi çocuk açısından da vakti geldiğinde uygulanacak bir yöntem olarak öğrenilir.
9- Çevrenizde yalanınız fark edildiğinde kendinizi kurtarmak için çocuğunuzu şahit gösterin. Çocuk, yetişkinlerin birbirlerine karşı nasıl da yalan söylediğini ve fark edilen bir yalanın nasıl şahitlendirileceğinin ilk provalarını böylece anne-babası ile yapar. Kendi de dara düştüğünde ve yalanı ortaya çıktığında bazen etrafındakileri bazen de mukaddes değerleri kendisine şahit tutar.
10- Çocuğunuzun usta bir yalancı olmasını istiyorsanız ona hayatın kurnazlıklarını öğretin. Yalan ile kurnazlık ikiz kardeştir. Yalandan korkan kişi kurnazlığa sığınır. Kurnazlıkta becerikli olabilmek için iyi bir yalancı olmak gerekir. Anne-babalar çocuklarına kurnazlık sanatını zaman zaman gösterirken aslında çocuklarını iyi bir yalancı olarak yetiştirdiklerini bilmelidir.
Yetişkinler Yalan Söylemekten Nasıl Kurtulabilir?
Yalan söylemekten kurtulmak için şunlar yapılabilir:
1. Yalandan kurtulmanın en önemli adımlarından biri eleştiriye açık olmaktır. Eleştirilmekten korkup korkmadığımızı tespit etmek önemli. Korkuyorsak bu korkuyu üzerimizden atmaya çalışmalıyız. Alınganlığı bırakıp bize yöneltilen her eleştiriyi kendimizi geliştirme adına bir fırsat gibi görmeliyiz.
2. Önemli bir adım da her şeyi göze alarak doğruyu söyleme cesaretini göstermektir. Bunun için geçmişte ve bugün söylediğimiz yalanları gözden geçirmek iyi bir başlangıç.
3. Söylenilen yalanlarla nelerin gizlendiğini, yalanların arkasındaki korkuları, endişeleri, kazanımları gözden geçirmeliyiz..
4. “Yalan söylediğimizde neler kaybettik? Bizi yalan söylemeye teşvik eden kazanımları, doğruyu söyleyerek de elde edebileceğimiz yollar var mı?” Bu soruların muhakemesini yapılmalıyız.
5. Sıklıkla söylenilen bir yalan varsa, önce ondan kurtulmayı denemeliyiz.
6. Eskiden yalan söylediğimiz anları hayalimizde canlandırarak sanki o anı ilk kez yaşıyormuş gibi karşımızdakine doğruyu söyleyerek bu hatayı düzeltebiliriz.
7. Unutmayalım ki dünyaya bir yalancı olarak gelinmez. Kendimizi "ben yalancıyım" diye etiketlemek yerine "bu güne kadar zaman zaman yalan söylediğim anlar oldu. Bu, hiçbir zaman doğru söylemediğim anlamına gelmez" şeklinde telkin edebiliriz.
8. Hata yapmaktan korkmamalıyız. Kimse hata yapmak, ya da başkalarının hatalarıyla uğraşmak istemez. Ancak hata yapmak ne yasaktır, ne de tümüyle kabul edilmez bir şeydir.
“Yalan Dedektörü” Olmamız Mümkün mü?
Klinik psikoloji alanında dünyaca tanınan ve David J. Lieberman’ın araştırmalarına göre, birinin yalan söyleyip söylemediğini aşağıdaki ipuçlarıyla anlayabilirsiniz:
- Yalan söyleyen kişi göz temasından kaçınır, göz göze gelmemek için elinden geleni yapar.
- Yalan söyleyen ya da bir gerçeği saklayan kişi, ellerini ve kollarını daha az kullanır.
- Kendisine soru sorulduğunda elleri sımsıkı kapanıyorsa ya da avuçları aşağı dönükse bu yalanın ya da kandırmanın sinyalidir.
- Ellerini yüzüne ya da boynuna doğru götürüyor olabilir ama bedeniyle teması sadece bu kısımlarla sınırlı kalır.
- Verdiği cevap nedeniyle içinin rahat olduğunu göstermeye çalışan kişi belli belirsiz kaçamak bir şekilde omzunu silker.
- Kişinin el kol hareketleri ile söylediği sözler arasında zamanlama hatası vardır. Baş hareketleri mekaniktir.
- Şaşırmış, korkmuş ya da mutluymuş rolü yapıyorsa, yüzünde beliren ifade, ağız bölgesiyle sınırlı kalacaktır.
- Yalan söyleyen kişi ayakta dururken ya da otururken konuşma sırasında sırtını dik tutmaz.
- Kendisini itham eden insandan uzaklaşmak isteğiyle muhtemelen bakışlarını kapıya doğru çevirir.
- Konuştuğu insanla ya çok az fiziksel temas kurar ya da hiç kurmaz.
- İşaret parmağını ikna etmek istediği kişiye yöneltmez.
- Kendisini itham eden kişiyle arasına bir takım nesneler koyar.
- Bilinçaltından sızan gerçek duygular, düşünceler ve niyetler dil sürçmesi şeklinde ortaya çıkar.
- Karşısındaki kişi anlattığı hikayeye inanana kadar fazladan bilgi vermeye devam eder. -Sorulara asla doğrudan cevap vermez, dolaylı olarak ima eder.
- Yalan söyleyen kişi, ‘ben, biz ve bizim’ gibi zamirleri ya çok az kullanır ya da hiç kullanmaz.
- Kullandığı kelimeler açık ve net olmayabilir.
- Sorulan soruya oranla aşırı bir tepki gösterir.
- Yalan söyleyen kişi, bütün sorularınıza cevap verebilir ama kendisi size soru sormaz”
- Konu değiştirildiğinde rahatlar ve gerginliği azalır.
- Haksız yere suçlandığına sinirlenmez.
- ‘Gerçeği söylemek gerekirse’, ‘Dürüst olmak gerekirse’ ve ‘Neden yalan söyleyeyim ki’ gibi cümleler kullanır.
- Soruyu önceden düşünmüş ve cevabı hazırlamıştır.
- Sorunuzu tekrar etmenizi ister ya da soruya soruyla karşılık verir.
- Konuşmasına, ‘Yanlış anlamanı istemem ama’ gibi bir cümleyle başlar.
- İlginizi dağıtmak için şaka yapar ya da dalga geçer.
- Daha ayrıntılı açıklama gerektiren konuları sıradan bir şeymiş gibi aktarır.
- Hikayesi o kadar inanılmazdır ki, sırf bu yüzden inanırsınız.
Dürüst bir dünyaya…
0533 373 81 23