Psikolog Ekin Cansın Sofracıoğlu
cansin.sofracioglu@gmail.com
TERAPİ, DANIŞAN ve TERAPİST
21/12/2019 Terapi, danışanın kendini ve çevresini keşfetme, geliştirme veya değiştirme sürecidir. Keşfedilenler, duygu, düşünce, inanç, baş etme yöntemleri ve kişisel yaşantının gidişatıdır. Psikoterapist, aldığı eğitim ve teknikler ışığında danışanın duygu durumunu aslında danışanla birlikte masaya yatırır. Terapist bir arkadaş, dost, dert dinleyici ya da müneccim değildir. Karşısındaki kişiyi ilk bakışta çözen, zihin okuyabilen yada her şeyin doğrusunu bilen kişi değildir. Terapi sürecini herhangi bir arkadaş veya akraba ile konuşmaktan ayıran, terapist ve danışan arasındaki ilişkinin profesyonel, etiğe dayalı, danışan odaklı ve tedavi edici olmasıdır. Terapist, danışanın kendi özelliklerini ve hayatıyla ilgili detayları fark etmesine yardımcı olur. Kılavuz kaptan gibidir. Gemiyi yine danışan kullanır, nihayetinde kendi gemisidir, kaptanı kendisidir. Fakat kılavuz kaptan, suyun neresi daha derin ya da daha sığ, girinti çıkıntılar nerede var, geminin hangi koya demirlemesi gerekir, hangi hızla gidilmelidir, rüzgar nereden gelebilir, bunların hepsini bilir ve asıl gemiyi bu bilgiler ışığında yönlendirir. Kılavuz kaptan ve yardımı sayesinde asıl gemi, güvenli bir yolculuk yapabilir. Yinelemek gerekli: dümende geminin asıl kaptanı oturmaya devam eder. Yani danışanın isteksiz olduğu, tedaviyi reddettiği durumlarda terapistten mucize beklemek anlamsız olur. Terapi iki taraflı bir süreçtir: Ne sadece danışanın çabasıyla ilerleme kaydedilebilir ne de sadece terapistin. İki tarafın da kendisini bu tedaviye vermesi gerekir. Terapist, elbette aldığı eğitim sonucunda terapiyi yönlendirecektir fakat danışanın aktif katılımı çok elzemdir. Danışan, terapistle görüşmelerinde olabildiğince açık, şeffaf ve başta kendine karşı dürüst olmalıdır. Danışanın keşif yapmasında veya bir sonuca ulaşmasında terapist yardımcı olur. Fakat bu demek değildir ki terapist, danışanın duymak istediklerini söyler. Aksine terapist için hakikat çok daha önemlidir ve danışanın da hakikatten ayrılmamasını ister. Terapiyi yarım bırakma durumları genelde kurban psikolojisinden çıkmak istemeyen yada gelişime/değişime direnç gösteren danışanlarda görülür. Nihayetinde sürekli şikayet ediyor olsalar da, o alan, tanıdık bildik bir alandır. Değişim zorlar, gelişim için emek gerekir. İnsanoğlu bu zorluğu yaşamada ve emeği göstermede çekimser davranabilir. Fakat danışan bilmelidir ki direncin en çok yaşandığı nokta aslında gelişimin büyük olacağı yerdir ve tam da o noktada terapiye canla başla sarılmak gerekir. Peki psikoterapi ne zaman gereklidir? Terapi aslında kendisini daha iyi tanımak, sevmek, başarısız baş etme yöntemlerini işe yarayanlarla değiştirmek ve kısacası daha kaliteli bir hayat yaşamak isteyen herkesin geçmesi gereken bir süreçtir. Diğer yandan psikiyatrist tarafından tanı almış (kişilik bozuklukları, kaygı bozuklukları, vs.) ve terapiye yönlendirilmiş danışanlar da olabilir. Fakat psikoterapiye artık zaman kaybedilmeden başlanması gerektiğinin kişinin kendi kendine fark edebileceği durumlar şöyledir: - Yoğun mutsuzluk, umutsuzluk, çökkünlük varsa ve devam ediyorsa, - Bunlara iştahta azalma/artma, uyku düzeninde değişiklikler, eskiden zevk alınan aktivitelerden keyif alamama, uyuşukluk, cinsel istekte azalma, vs. eşlik ediyorsa, - Kendinize veya başkalarına zarar verme düşünceleri varsa, - Köklü değişiklikler (taşınma, ayrılma, ölüm, vs.) yaşandıysa, - Yaşanan zorluklar günlük yaşamı ve işlevselliği etkiliyorsa, - Davranışlarınız, düşünceleriniz, duygularınız veya hepsi, size ve/veya etrafınızdakilere zarar vermeye başladıysa (alkol/madde kullanımı, öfke kontrolü, vs.), - İçinde bulunduğunuz sıkıntılı durum aileniz ve yakınlarınızla aranızda sorun yaratıyorsa, - Aşırı dikkat dağınıklığı varsa, - Herhangi bir aktivite ile bağımlılık derecesinde ilgileniliyorsa, - Kalabalık ortamlarda bile yalnızlık hissi varsa, en kısa sürede terapi almak faydalı olacaktır. Daha fazla bilgi için arayabilirsiniz. Psikolojik Danışman Ekin Cansın Sofracıoğlu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
UÇUŞ KORKUSU (Aviofobi) ile BAŞETMEK - 09/12/2019 |
Sadece 4.5 milyonda bir kaza riski olan uçak yolculuğundan korkabilmemizin nedeni aslında karada yaşamaya alışık olmamızdan kaynaklanıyor. Uçmak için evrimleşmedik ve uçarken bunu bir yabancı gibi deneyimliyoruz. |
KADINA ŞİDDET ve ETKİLERİ - 03/12/2019 |
Dünya Sağlık Örgütü şiddeti, “sonucunda yaralanma, ölüm, psikolojik hasar, gelişimi bozma gibi zararlar veren ya da verme potansiyeli olan şekilde başka biri, gruba, ya da topluma karşı fiziksel gücün bilinçli ve kasıtlı kullanımı” şeklinde tanımlar. |
Ergenlik Psikolojisi - 02/12/2019 |
Doğduğundan beri ebeveyn yönetimi ve etkisi altında olan, hatta anne-babasına hayranlık duyan birey, ergenlikle birlikte başkaldırmaya ve ailesiyle çatışmaya başlar. Ailedense çevre ve arkadaşlarının onayı birey için daha fazla önem taşımaya başlar. |
ÖFKEYİ TANIMAK ve KONTROL ETMEK - 02/12/2019 |
Öfke duygusunun ortaya çıkışı, doyurulamamış istekler ve karşılanamamış beklentilerden kaynaklanır. Yetersizlik, korku, kaygı, anlaşılamama ve yalnızlık gibi duyguların anlaşılması, paylaşılması ve doyurulması gerekir. |