Psikolog Sinem Sayışman 05333738123
sinem
Psikoterapiye Neden Başvururuz?
30/03/2019 Psikoterapiye Neden Başvururuz? Bunun farklı gerekçeleri var ve ilk akla gelenler de zihinsel ve duygusal zorluklarla çevresel faktörler… Bir yakının kaybedilmesi, geçirilen bir kaza, tacize uğramak, mobbing gibi sebepler de psikoterapiye başvuru sebebi. Ayrıca kişiliğimizle ilgili yaşadığımız sıkıntılar, insanlarla kurduğumuz ilişkilerdeki açmazlar, bir takım gelişim bozukluklarının sebep olduğu sorunlar da bizleri psikoterapistlerin yanına sürükleyebiliyor. İdeal olan ise şu: Psikoterapi süresince belirlenen tüm hedeflere ulaşılana kadar ya da ziyaret edilen psikologla söz konusu hedeflere ulaşılamayacağı anlaşılana kadar tedaviyi sürdürmek… Örneğin köpeklerden korkuyorsunuz ve bu korkunuzu yenmek için psikoterapiye devam ediyorsunuz. Köpeklerden korkmadığınızı anladığınız an tedavi başarıyla tamamlanmış demektir. Aylarca psikoterapiye devam ettiğiniz halde köpek korkunuzda zerre azalma yoksa bu psikologla hedefe ulaşamayacaksınız demektir. Burada hemen bir açıklama yapmak gerekirse, psikologlar bu noktada diğer doktorlardan ayrılır. Çünkü bu karşılıklı diyaloğa dayanan bir tedavi yöntemidir ve her hasta da ilk başvurduğu psikoloğa kendine yakın hissedip diyaloğa giremez. Dolayısıyla öncelikli hedef, kendinizi yanında rahat hissedeceğiniz, diyaloğa girebileceğiniz, sorularını cevaplarken kendinizi sansürlemeyeceğiniz bir psikolog bulmaktır. Birey-toplum etkileşimi Peki, psikoterapi ne kadar sürer? Bu sorunun net bir cevabı yoktur ve bazı değişkenleri vardır. Örneğin hastanın problemi… Kuşkusuz köpek korkusunu yenmek ile taciz sebebiyle yaşanan travmayı yenmek aynı şey değildir ve süre değişecektir. İkinci olarak hastanın tedaviden beklentileri de sürenin değişkenlerinden biridir. Üçüncü olarak hastanın iyileşme isteği de süreyi belirler. Psikologlar, ellerinde sihirli değnekleri olan ve ilk seanstan sonra sizi bütün sorunlarınızdan kurtaracak birer büyücü değildir ve siz tedaviye isteksizseniz, alışkanlıklarınızdan vazgeçmeyecekseniz, psikoloğun önerilerini yerine getirmeyecekseniz tedavi de doğal olarak uzayacaktır. Psikologlara genellikle aniden ortaya çıkan bir stres kaynağı söz konusu olduğunda başvururuz. Psikologlar da kaynağa ulaşmak için zengin bir donanıma sahiptir. Ancak şu da var: Toplum bireylerden oluşur ve toplumun ruh sağlığı ne kadar iyi ve dengeliyse bireyler de kendi içlerinde ruh sağlığı bakımından o kadar iyi durumdadır. Dolayısıyla sorun odaklı düşünmek, bireylerin ruh sağlığını olumsuz yönde etkiler. Bu noktada çözüm odaklı düşünmek gerekir. Sıkıntılar büyümeye başladığında ise sadece bir kişinin, yani psikoterapiye başvuranın değil, o ve onun çevresindeki kişilerin de durumdan etkilendiği unutulmamalı, sıkıntının yayılarak kitleleri etkileyebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Psikoterapi nasıl etkili olur? Psikologlar toplumda etkilenen kişileri bireysel ve/veya toplu olarak tedavi etmek için gereken desteği uygun şekilde kullanır. Bireysel olarak ele alınan kişilerin duygu durumlarının toparlanmasındaki sürecin yanı sıra verilen toplu eğitimler, yaptırılan uygulamalar, grup terapi şeklindeki paylaşımlar da sürecin sağlıklı olarak toparlanmasında yardımcıdır. Desteğin varlığı ne kadar çok kişi tarafından biliniyorsa çaresiz kalan ya da kendini çıkmazda hisseden de aynı doğrultuda yalnız olmadığını bilecek ve yardım zaman içinde daha da artacaktır. Bu da psikoloğun varlığını ve sürece olan hâkimiyetini önemli kılar. Öte yandan terapi sürecinin de aşamalar halinde ilerlemesi gerekir. Çünkü psikologlar ihtiyacı olana ihtiyacı olduğu kadarını vermek durumundadır. Tüm destek bir anda verilirse pek çok önemli nokta atlanabilir. Bu da tedavinin aşama aşama ilerlemesini zorunlu kılar. Hasta belki içinde bulunduğu durumdan bir anda kurtulmak istediği için her şeyin hemen çözülmesini isteyecektir ancak bunun mümkün olmadığı hastaya özenle anlatılmalıdır. Zira kısa sürede elde edilen sonuçlar, psikoterapi söz konusu olduğunda sonuçtan çok “durumu kurtaran” tampon çözümlerdir ve tedaviye gelen kişi, çok daha ağır travmalarla geri gelecektir. Psikoterapide bir diğer önemli nokta ise psikoloğa duyulan güvendir. Ancak yukarıda da değindiğimiz gibi bu biraz da kişisel bir tercih olabilir; hasta, kendi alanında uzman olan A psikoloğunun yanında kendini rahat hissedemez ve açılamaz da tecrübe ve bilgi birikimi açısından yolun başında sayılan B psikoloğu ile “elektriği tuttuğu” için çok daha rahat diyaloğa girer. Bu, psikoterapi açısından psikologlardan birinin “daha iyi” ya da “daha kötü” olduğu anlamına gelmez. Yine de güven, önemli bir aşamadır ve hem psikoloğa güvenmek hem de tedavide süreç yönetimini ona bırakmak gerekir. Burada esas olan “tedavi”dir ve hastanın psikoloğa yüklediği duygusal beklentilerle tedaviden sonuç beklemesi yanlıştır. Bu arada… Her psikoloğun uzmanlık alanı farklıdır ve bu sebeple her psikolog herkesi tedavi edebilir diyemeyiz. Örneğin bazı psikologlar madde bağımlılığı, yeme bozukluğu, şizofreni, ergen psikolojisi vb. alanlarda uzmanlaşmıştır. Hemen vazgeçmeyin Yanında rahat hissettiğiniz psikoloğu buldunuz, konusunda da uzman ve tedaviye başladınız… Artık ikinci aşamadasınız demektir. Bu noktada, psikoloğun değerlendirmelerine izin vermek ve engelleyici olmamak önemlidir. Çünkü psikolog, ön yargısız hareket eder ve sürecin yönetimi de bu yüzden psikoloğa bırakılmalıdır. Çözüm ve tedavi arayışı içinde de dürüst davranmak önemlidir. Bunun için gereken şey de karşılıklı güven atmosferinin oluşması, açık ve dürüst olmaktır… Bu aşamada en önemli nokta ise psikologdan herhangi bir bilgi saklamamaktır çünkü saklanan her bilgi, çözüm sürecini uzatacak hatta daha da kötüsü çözümü imkânsız hale getirecektir. Bilgi saklama noktasında ise hastanın kendisi kadar yakınlarının da sorumluluğu vardır. Hasta utandığı, bilinmesini istemediği vs. için psikoloğundan bilgi saklamaya kalkabilir ancak yakınları da bilgi saklaması yolunda baskı yaptığı taktirde hastanın durumu daha da çözümsüz hale sürüklenecektir. Örneğin hasta, aile içi cinsel taciz mağduru olabilir. Bu bilgiyi kendisi sakladığı sürece gerçeğe ulaşılma ihtimali küçük de olsa vardır ancak aile baskısıyla bu bilgiyi gizlemesi isteniyorsa durum içinden çıkılmaz hale gelecektir. Tam da bu noktada bir hatırlatmada bulunmak gerekiyor: Psikologlar, sizin hayatınızın sırlarını öğrenmeye hevesli bir meraklı değildir. Sizi tedavi edebilmesi için o sırlara ihtiyacı vardır çünkü sizin iyileşmeniz için izlenecek yolu ancak her şeyi öğrendiği taktirde belirleyebilir ve ne yazık ki psikoterapilerin yarım kalmasındaki en önemli sebeplerden biri de “her şeyi anlatmamak”tır. Tedaviden vazgeçecekseniz Eğer herhangi bir sebeple tedaviden vazgeçmeyi düşünüyorsanız ilk yapacağınız şey bunu psikoloğunuza söylemek olmalı… Bu konuda da bir şey gizlemeyin ve ne düşünüyorsanız açıkça dile getirin çünkü sürece hâkim bir psikolog, tedavinizin hangi aşamada bulunduğunu da bilecek ve sizi buna göre yönlendirecektir. Dolayısıyla en “yapmamanız” gereken şey, aniden bir sonraki seansa gitmemektir. Tedavinizi yarıda bırakıyor olabilirsiniz, tam sonuç alma aşamasında süreci başa sarıyor olabilirsiniz, yarım kalacak bir terapiyle kendinizi çok daha kötü sonuçlara itiyor da olabilirsiniz. Psikoloğunuzla meseleyi tartışın ve o noktada neden bırakmayı düşündüğünüz konusuna odaklanın. Bu çok daha yardımcı olacaktır. Özetle, iyileştiğinize, psikoloğunuzun size yardımcı olmadığına/olamadığına vs. kendi başınıza karar vermeyin. Unutmayın ki uzman siz değilsiniz, psikoloğunuz. Hastaların bir kısmının da “süreç çok uzadı” gerekçesiyle tedaviden vazgeçtikleri bir gerçek. Genel olarak bir süre vermek gerekirse fobi, anksiyete, depresyon vb. için gereken tedavi süresi üç ila altı ay arasıdır. Cinsel sorunlar, ilişkilerindeki problemler, kimlikleriyle ilgili sıkıntılar ve travmalar sebebiyle başvuranların tedavileri için süre vermek doğru değildir çünkü kimi birkaç ayda sonuçlansa da bazılarında tedavi yıllar sürer. Uyarı: Psikoterapi alan hastanın şu ya da bu sebeple tedaviyi yarım bırakması ise çok kötü durumlara sebep olabilir! Aile, Evlilik ve Çift Danışmanı Dr. Ekrem ÇULFA 05333738123 |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
METROPOLİTAN OKUL OLGUNLUK TESTİ - 09/07/2019 |
Okula başlamak, çocuğun hayatındaki en önemli dönüm noktalarından biridir. Çocuk ilk belirli bir program eşliğinde ve belirli bir disiplin, plan dâhilinde kurallara uymak, öğretmenin talimatını yerine getirmek ve dah |
Karşındaki Kişiyi Ne Kadar Anlamak istiyorsun ? - 26/06/2019 |
Galiba bir çok zaman kendimizin anlaşılmasını istiyoruz oysa nasıl anlaşılmak istiyorsak muhatap olduğum tarafıda anlamay |
Çocuklara Uygulanan Psikolojik Testler ve Uygulanma Amacı - 31/03/2019 |
Çocuklara Uygulanan Psikolojik Testler ve Uygulanma Amacı Çocukları sağlıklı bir şekilde gözlemlemek ve gelişimlerini takip edebilmek için çocuk ya da yetişkin danışanları psikolojik |
MUHATABIMDAN NE BEKLİYORUM İHTİYAÇLARIM VE BEKLENTİLERİM NELERDİR? - 22/02/2019 |
MUHATABIMDAN NE BEKLİYORUM İHTİYAÇLARIM VE BEKLENTİLERİM NELERDİR? İlişkilerimizde ilk önce karşımızdaki muhatabımızı anlayarak başlamamız gerek. Sonra kendi isteklerimiz, beklentilerimiz ve arzularımızı söylememiz gerek. |
İLİŞKİYİ DAHA SAĞLIKLI BİR ŞEKİLDE SÜRDÜRMEK İÇİN ATACAĞIMIZ ADIMLAR - 10/02/2019 |
İLİŞKİYİ DAHA SAĞLIKLI BİR ŞEKİLDE SÜRDÜRMEK İÇİN ATACAĞIMIZ ADIMLAR İlişkilerimizde zaman zaman sorunlar yaşarız. Sorunları patolojize etmemek, kişiselleştirmemek gerek. |
Özgüven Duygusunu Kazanmak ve Kazandırmak için Tüm İnsanlar için Ortak Yapı Taşları Nelerdir? - 03/02/2019 |
Özgüven Duygusunu Kazanmak ve Kazandırmak için Tüm İnsanlar İçin Ortak Yapı Taşları Nelerdir? ---Karşımızdakine Güvendiğimizi Hissettirmek Öncelikli olarak karşımızdakine güvendiğimizi hissettirmemiz gerek. |
Sosyal Kaygı Gösteren Kişilerin Özellikleri Nelerdir? - 27/10/2018 |
Sosyal Kaygı Gösteren Kişilerin Özellikleri Nelerdir? Sosyal kaygı sorunu olan insanlar ; • Fizyolojik uyarılma düzeyinin artması Dikkatini toplamada zorluk, gerginlik gösterirler. |
PARANOİD - 21/10/2018 |
PARANOİD 1-Paranoid Kişilik Bozukluğu - DSM IV Tanı Ölçütleri Paranoid Kişilik Bozukluğu (ParanoidPersonalityDisorder), aşağıdakilerden en az dördünün olduğu ,genç erişkinlik döneminde |
ÇOCUKLARINIZA SEN ÇOK AKILLISIN DEMEK YERİNE: - 20/10/2018 |
ÇOCUKLARINIZA SEN ÇOK AKILLISIN DEMEK YERİNE: Bu işi yapmak için çok çaba sarf ettin. Bu işi yaparken zorluklarla mücadele ettin. Çok olumlu davrandın. Çok yaratıcı bir çözüm buldun. Sınıf arkadaşlarınla çok iyi çalışabiliyorsun. |
Devamı |